Denizun dalgasina
Alup göturdi yâri da
Bakmadi arkasina
Gözlerumdeki yaşi da mendil kurutamadi
Bu nasil sevda idi da yürek unutamadi
Duman dağdan yukari da
Yarini mi ariyor
Ben yâri saramadum da
Duman daği sariyor
Gözlerumdeki yaşi da mendil kurutamadi
Bu nasil sevda idi da yürek unutamadi
Selçuk Balcı
Anlatamıyor insan bazen derdini denizin dalgasına bile. Akıl unuttum
dese de yürek unutamıyor. Yaşlar bazen gözden değil de gönülden akıyor, kimse
görmüyor, kimse bilmiyor… Kırık gönüller değil midir zaten en çok Yaradan’ a yakın olan
! Kırık gönüller kandıramıyor kendini, ne varsa gerçek!
Gafil avlandım bugün. Bir şarkı, bu şarkı yerle yeksan etti
beni. Kendime sözden, düşünceden ve kararlardan ördüğüm o duvar arkasında ne
kadar savunmasızmışım meğer! İşte bir şarkının nağmesi, sözleri hunharca deldi
geçti o duvarı, uçuştu bir süre havada ve geldi gönlüme kondu, konmakla da
kalmadı adeta gönlüme işledi!.
Gönüle karşı ne kadar tez, savunma geliştirsen de beyhude
imiş ! O biliyor ve inkar etmiyor !
Ah gurur ! Ah bu benim gururum ! Seninle mi terbiye olacağım
hep? Her kabullendim deyişimin ardından
sinsice sen mi çıkacak mısın böyle? Bir çiçeğin, bir denizin, bir şiirin,
bir şarkının arkasından çıkıp "inkar etme" mi diyeceksin bana ?
Anladım artık, “demekle”
olmuyor. Bıraktım kendimi. Kendimi “kendimden” azad ediyorum .
Kendimi aklımdan azad ediyorum. Kılavuzum gönlüm bundan
sonra, kalbim değil. Çünkü kalbimde hala nefs var, gönlümse
ruhum benim . Hem o öyle bir kılavuz ki “ben” demiyor “biliyorum”
demiyor “ben biliyorum” hiç demiyor. İnkar etmiyor o, kabul ediyor. İşte bir sabah
ansızın gelen bu duygu seli ile savaşmıyor, ona direnmiyor, onu seviyor ve
kabulleniyor. Gelene sen de bensin,
bendensin diyor, ondan öğreniyor, geldiği gibi alıyor, inkar etmiyor, didişmiyor
ve savaşmıyor.
Çünkü gönlüm kendisine karşı dürüst, o biliyor dürüstlüğün
aslında nerede başladığını. Kabullenmekle başlıyor dürüstlük en çok da aciz
olduğunu kabullenmekle. Olmayan bazı şeylerin
yaptıklarımla/yapmadıklarımla/yapamadıklarımla ilgili olmadığını kabullenmekle.
Daha üst bir iradenin, bir kaderin var olduğunu kabullenmekle başlıyor. Belki
mükemmel olmadığını, olamayacağını kabullenmekle başlıyor. Sadece bir beşerim
demekle başlıyor .
Kabullenmenin hallerini yaşıyorum. Her gün anlıyorum, bazen
daha çok anlıyorum bazen anlamazlıktan geliyorum. Anlamakla da bitmiyor. “Ama
neden – neden ben “diyen bir ses yükseliyor içimden. Gönlüm bir anne gibi hiç
bıkmadan anlatıyor “aslında öğrendiğimi”.
Tamam diyorum, anladım diyorum ertesi gün ya da iki gün sonra aynı feryat tekrar yükseliyor içimden.Kulaklarımı
tıkıyorum, bazen de duymamak için o sesi “aaeeğööööaaaeeeuuu” diye bağırıyorum
ama nafile! Sonra yalancı bir “anladım,
affettim, öfkeli değilim “ devresi geliyor, neredeyse “erdim” diyebileceğim bir sukut devresi, lakin sahte ! Akabinde olan en ufak bir şey başa
döndürüyor beni.
Anladım bu yol uzun ve çetin, benim düşündüğümden çok daha
çetin ama güzel bir yol. Beni nafile
benlerden sıyırıyor “kendime çarptıra çarptıra” törpülüyor , tıpkı dalgaların taşları
düzleştirdiği gibi ince ince işliyor.
Belki anlatamadım derdimi denizin dalgasına ama anladım
artık, ”demekle” olmuyor. Bıraktım kendimi. Kendimi “kendimden” azad ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder